İşte şimdi, yazmak için bilgisayarımın başına oturdum ve
sözcükler akmaya başladı. Ne yazacağımı, ne hakkında yazacağımı bilmiyorum
sadece kelimeler akacak ve süre doldukça daha hızlı olmaya çalışacağım. Sanırım
hızlı ve düşünmeden, sonunun nereye gideceğini bilmeden yazmak bir tür teşvik.
Ya da kamçı... Aslında aklımda herhangi bir konu yok ama kendi hayatımdan bir
konu seçebilirim. Gerçi şu anda hızlıca düşünmem gerekiyor ve dönüp kendi içime
baktığımda kocaman bir boşluktan başka bir şey görmüyorum. Bu kadar boş
olmadığımı biliyorum ama size bir pırıltı ya da en azından elle tutulur bir şey
göstermek istediğimde elimde
"hiç"ten başka bir şey yok gibi duruyor.
Peki, ben bu muyum? Hayır. Benim en basidinden, mutlu bir
evliliğim var. Güzel bir evde, ortalama bir gelir seviyesinde yaşıyoru. Para
nereden geliyor diye sormayın, söyleyemem. Yasadışı değil ama sıkıcı bence.
Belki hayatımızı daha eğlenceli hale getirmek için bir iki ekleme daha yapmam
gerekebilir ama çok da elzem değil. Bu haliyle de seviyorum. Hobilerim de var.
Mesela ahşap işleri ilgimi çekiyor. Biraz ucundan kıyısından girmeye
çalışıyorum. Kafamda pek çok ahşap projesi var, elimde de bir kaç tanesi. Ne
kadar becerebilirim, nereye kadar ilerleyebilirim, bu bir kariyer haline gelir
mi bilmiyorum. Çok da merak ediyorum.
En iyisi bir dükkan kiralayıp orada birkaç aletle çalışıp
işlerin nereye gideceğini görmek. Tabii ki bir dükkan açmak sadece kirasını vermekten
ibaret değil, bir sürü masrafı var. Günümüz ekonomik şartlarını göz önüne
alınca oldukça da korkutucu bir macera gibi görünüyor.
Açıkçası ne yapacağımı biliyorum ama nasıl olacağı hakkında
pek bir fikrim yok. Umarım yakın gelecekte bu yazıda dile getirdiğim
endişelerim boşa çıkar, hayal ettiğim işi yapabilirim. Sonra bir gün bu yazıyı
tekrar okur ve "vay be, başarmışım" diyebilirim.
Dükkanda görüşürüz.
Yorumlar
Yorum Gönder